Sıradaki içerik:

AVRUPA’NIN PASİF SİYASETİ’NDE UKRAYNA’NIN YALNIZLIĞI

e
sv

HİNDİSTAN’IN CAATSA MUAFİYETİNİ ABD’NİN ASYA-PASİFİK POLİTİKASI BAĞLAMINDA OKUMAK

432 okunma — 17 Temmuz 2022 22:31
avatar

admin

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

HİNDİSTAN’IN CAATSA MUAFİYETİNİ ABD’NİN ASYA-PASİFİK POLİTİKASI BAĞLAMINDA OKUMAK 

 

Hüseyin YELTİN 

Anadolu Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Doktorant 

 

Soğuk Savaşın sona ermesinin ardından uluslararası sistemde hegemonik bir güç olarak ortaya çıkan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), küresel bağlamdaki bu rolünü kaybetmekle karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle son yirmi yılda, Çin Halk Cumhuriyeti’nin ağırlıklı olarak ekonomik konulardaki büyük atılımları, ABD’nin en büyük rakibi haline gelmesini sağlamıştır. Çin’in özellikle son yıllarda gündeme getirdiği ve uygulamaya başladığı Kuşak-Yol Projesi, ABD’nin ekonomik anlamda sarsılmasına neden olabilecektir. Dolayısıyla yükselen bir Çin’e karşı ABD’nin ciddi bir hamle yapması ve kontrolü elinde tutması da gerekmekteydi.

ABD’nin Kontrollü El Çekişleri

Son yıllarda Çin’in hızlı yükselişi, bölgesel ve küresel anlamda birçok ülkenin uluslararası sistemde söz sahibi olma ve sistemi yönlendirme isteği, “süper güç” ABD’nin endişelerini gittikçe artırmaktadır. Küresel ve bölgesel güçlerin uluslararası sistemde etkin rol oynamasını NATO gibi birçok güdümlü örgütle kısmen de olsa engelleyebilen ABD, yükselen Çin’e karşı da ciddi bir güç toplanması yapmak zorunda kalmıştır.

1991’den sonra özellikle milenyumla beraber ABD’nin dünyanın çeşitli bölgelerinde terörle mücadele kisvesi altında uluslararası hukuka uygunluğu tartışılan birçok girişimde bulunması, bazı ülkeleri “haydut devletler” olarak nitelendirmesi, kendisini dünyanın polisi olarak görmesi peş peşe gelmiştir. Tüm bunlar yaşanırken de hızla globalleşen dünyada, birçok güç odağı da sisteme eklemlenmiştir. Bunlardan biri ve belki de en önemlisi olan Çin, uluslararası ekonomik sisteme yön vermeye ve Kuşak-Yol Projesi ile modern İpek Yolu’nu hayata geçirme girişimleri oldukça etkili olmuştur. Bazı verilere göre Çin’in bu büyüme hızıyla ABD’yi ekonomik bağlamda geçebilmesi için on yıl gibi kısa bir süreye ihtiyacı bulunmaktadır. Dolayısıyla ABD, Çin’i oyalayacak, büyüme hızını düşürebilecek bir takım girişimler içerisinde yer almaya çalışmaya başlamıştır.

2011’de Ortadoğu coğrafyasında başlayan Arap Baharı ile, Ortadoğu ülkelerine bazen doğrudan bazen de vekalet yöntemiyle müdahil olan ABD, son dönemde elini hem Ortadoğu’dan hem de Körfez bölgesi ülkelerinden çekmiş görünmektedir. Yine aynı şekilde ABD,  2001’den beri Afganistan’da yerleşik duran askerlerinin, geçtiğimiz sene itibariyle tamamen çekmesi de ABD’nin planlarındaki değişimin sinyallerini vermişti. Dahası ABD’nin, Avrupa Birliği ülkeleriyle yaşadığı bazı fikir ayrılıkları, kendisine yeni ortaklar bulmasına vesile olmuştur. Buradan da hareketle QUAD ve AUKUS gibi girişimlerle NATO’nun Asya-Pasifik ayağını kurmaya çalışmaktadır. Ayrıca son dönemdeki Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta da “vekalet savaşı” yürüten ABD, perde arkasından yükselme trendinde olan Rusya’yı da dizginlemekte ve Asya-Pasifik bölgesine girişinde Çin dışında başka güçlü bir rakip karşısında bulmamayı arzulamaktadır.

Yukarıdaki saydığımız hamlelerin ardından gücünü tek bir noktada toplamaya başlayan ABD, Asya-Pasifik bölgesine odaklanmıştır. Buradaki asıl amacın kendisine en büyük tehdit olarak gördüğü Çin’in çevrelenmesini sağlamaktır.

Hindistan, S-400 ve CAATSA

Bilindiği üzere CAATSA yaptırımları,ABD’nin hasım olarak tanımladığı ülkelerle işbirliğine giden ülkelere, kişilere ve kurumlara yaptırımları kapsayan bir yasadır. Yakın zaman içerisinde Türkiye’nin de yaptırımlarına maruz kaldığı yasanın uygulanmasında ABD’nin bazı durumlarda esnek davranabileceği Hindistan’daki konuyla gündeme gelmiştir.

Geçtiğimiz yıllarda Hindistan’ın askeri envanterini ve hava savunma gücünü güçlendirmek için Rusya ile S-400 konusunda anlaşmaya varması, ABD’nin CAATSA yaptırımlarının Hindistan’a uygulanıp uygulanmayacağı sorularını doğurmuştur. Nitekim ABD, Asya-Pasifik bölgesine giriş yapmak, bölge ülkeleriyle ciddi bir ekonomik ve askeri işbirliğine gitmek ve Çin’i çevrelemek istemesi Hindistan’a karşı uygulanacak olan CAATSA yaptırımlarıyla sarsılabilirdi.

Hindistan’a karşı ABD Senatosu’ndan yükselen cılız seviyedeki olumsuz sesler, zamanla yerini CAATSA yaptırımlarının istisnasının olmasına doğru evirilmiştir. ABD Senatörlerinin bazılarının, Hindistan’a S-400 alımından dolayı CAATSA yaptırımı uygulamanın ABD’nin Asya-Pasifik politikasına zarar vereceği yönünde yorumlanmıştır. Ayrıca Hindistan’ın üretilebilecek her şeyi kopyalama yeteneğinin olması da ABD’yi rahatsız etmeyecek bir konu olarak da düşünülmüş olabilir. Ayrıca ABD’nin Hindistan’a CAATSA yaptırımlarını uygulama kararı alması, Asya-Pasifik’te kurmaya çalıştığı “Asya-Pasifik NATO”suna zarar vermesine ve bu gibi girişimlerin başlamadan bitmesine de neden olacaktır.

Bu minvalde konuları ve ihtimalleri değerlendiren ABD Temsilciler Meclisi, Hindistan’ın Rusya’dan satın aldığı S-400’lerin ardından uygulanması gereken CAATSA yaptırımlarına muafiyet getiren değişikliği onayladı. Kararı ABD Senatosu ve ABD Başkanı Joe Biden da onaylarsa; Hindistan’a yaptırım uygulanmayacak.

Değerlendirme

Görüldüğü üzere; Türkiye’ye benzer durumda tereddütsüz şekilde uygulanan CAATSA yaptırımların Hindistan’a uygulanmama ihtimalinin altında yatan ana nedenin yükselen Çin’e karşı ABD’nin Asya-Pasifik’te müttefik arayışı olduğun ve Çin’i ekonomik, askeri ve siyasi bağlamda çevrelemeye çalışmak olduğunu söylemek mümkündür. Temsilciler Meclisi’nden geçen tasarının Senato’dan ve ardından da Başkan’dan geçeceğini beklemek reel politik açısından doğal gözükmektedir. Muafiyet yasasının geçmesinin ardından ABD’nin CAATSA yaptırımları konusunda ikircikli bir tutum sergilediğini ve bu durumun değişen şartlar bağlamına kullanılacak bir dış politika enstrümanı olarak görmek mümkün olacaktır. ABD’nin Türkiye’ye bu kadar rahat ve tereddütsüz bir biçimde yaptırımları uygulaması, ABD’nin Türkiye’yi gözden çıkardığını değil fakat Türkiye’nin uluslararası sistemde söz sahibi olma girişimlerini tökezletmek adına bir uyarı mahiyeti taşıdığı söylenebilir.

Özetle; ABD’nin esnek ve duruma göre şekillenen yaptırım yasasının ana amacının Çin’i çevrelemek adına, ABD’nin Asya-Pasifik’te güçlü müttefikler kazanma arzusu olmuştur. Rusya’nın Ukrayna ile meşgul olması, AB’nin Rusya’ya karşı tedirginlik hali ABD’nin bölgede hızlı bir trend yakalaması için önemli fırsat doğurmuştur. Dolayısıyla ABD de, bu fırsatı hanesine yazdırmak adına, bazı noktalardan feragat etmeyi de göze almıştır.

 

  • Site İçi Yorumlar

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.