Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
AVRUPA ‘’BİRLİK’’TELİĞİNDE YENİ BİR ‘’ SİYASİ TOPLULUK’’: GÜVENLİK VE JEOPOLİTİK EKSENLİ Mİ?
Kıbrıs Amerikan Üniversitesi, Öğretim Görevlisi
Dünyamız, Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı neticesinde büyük yıkımlar yaşadı. Ve bu yıkımların tezahürü günümüz 21’inci yüzyıla kadar sürdü ve sürmeye devam etmektedir. Her ne kadar ‘nükleer silahların’ caydırıcılıkları olsa bile, daha çok dünyamızın ‘’konvansiyonel silahlar’’ konusunda caydırıcılıklarının arttırılmasına yönelik adımlar atılmasının elzem olduğu ortadadır. Soğuk Savaş Döneminden günümüze küresel aktörler hızla silahlanmaktadır, bu silahlanma uluslararası kurumların raporlarında da göze çarpmakta ve ifade edilmektedir. Nihayetinde dünyamızın ve özellikle Kıta Avrupa’sının güvenliği ve barışı için ‘Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması’nın da güncellenmesi zaruridir.
20’nci yüzyılda gerçekleşen Soğuk Savaş Dönemi iki blok (Batı ile Doğu) arasında hızlı bir silahlanma yarışına, aynı zamanda nükleer alanda tüm dünyayı felakete sürükleyecek rekabete dönüşmüştü. Dünya, ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ile SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) arasında elli yıla yakın bir zaman dilimine yayılacak soğuk savaş dönemine ve birbirlerine üstünlük sağlama mücadelesine sahne olacaktır. Soğuk Savaş Dönemi tüm kıtaları sarmalayacak ve bununla birlikte; Afganistan, Küba, Nikaragua, Vietnam, Kamboçya, Kore, Hindiçini, Etiyopya, Yugoslavya, Polonya, Bulgaristan ve Romanya gibi birçok ülkeye sirayet edecekti. Sovyetler Birliğinde reformist Başkan Mihail Gorbaçov’un iktidarda bulunması silahsızlanma sürecini başlatmak adına umut veriyordu. Bu umut ışığının devamında ise ABD’de iktidar olan idealist Ronald Reagan’ında çözümden yana tavır alması silahsızlanmanın kolaylaşmasını sağlayacaktı. Silahsızlanma süreci ‘’Nükleer’’ silahları kapsamasının yanında asıl ‘’Konvansiyonel’’ silahlarda yaşanacaktı. Sovyetlerin konvansiyonel silahlarda aşırı bir üstünlük sağlama çabası, ağır bedellerin sonucunda ortaya çıkmıştır.
Berlin Duvarının yıkılması ile Soğuk Savaş Dönemi yeni bir evrilme geçirecektir. Bu evrilmenin aktörleri ise ABD ve SSCB’nin öncülüğünde tezahür edecekti. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sonucu yaşanan acıları, yıkımları ve felaketleri insanlığın unutması mümkün değildir. Devletlerin günümüz 21’inci yüzyılda teknolojinin olanaklarını kullanarak ‘’Silahlanma’’ yarışını daha hızlı ve farklı boyutlara taşıması ‘’insanlığı’’ tedirgin etmektedir. Bu tedirginlik günümüzde ‘’ABD-Çin gerilimi, İran–İsrail gerilimi, Rusya–Ukrayna gerilimi, Hindistan–Pakistan gerilimi, Türkiye–Yunanistan gerilimi’’ ve benzeri gibi, bunlara ilaveten ‘’devlet dışı aktörler’’inde varlığı göz önünde tutulduğunda felaket senaryosu olarak görmek mümkündür. Yine de bu karamsar tabloya rağmen dünya’nın ve insanlığın tekrar büyük acılar yaşamaması için silahlanmanın kontrolüne ve güven artırıcı önlemlere ilişkin mevcut antlaşmaların korunması gereklidir. Özellikle, ‘’Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması’’na (AKKA) tarafların sadık kalması bunların başında geliyor. Muhakkak ki yaşadığımız yüzyılda yeni tehditlerin ortaya çıkmaması adına ‘’Silahlanmanın Önlenmesi’’ ve yeni antlaşmaları da gerekli kılmaktadır.
Sonuç olarak, İkinci Dünya Savaşından sonra ABD ile SSCB arasında yaşanan çift kutuplu rekabetin neticesi Soğuk Savaş Dönemine sahne oldu. Soğuk Savaş Dönemi sadece iki ülkenin/devletin arasındaki silahlanma yarışıyla kalmadı, dünyada birçok ülke ve kıtaya sirayet etti. Soğuk Savaş Dönemi’nde iki blok arasında konvansiyonel ve nükleer silahlanma yarışı hız kazanmış oldu. Sovyetler Birliğinin Avrupa’yı tehdit edecek seviyede birçok silahlanma kapasitesine sahip olması gerek Avrupa’nın gerekse dünya’nın güvenliği açısından birçok soruna neden olmaktaydı. Soğuk Savaş Döneminin sona ermesinden sonra dünya üzerinde baş gösteren yeni sorunlar, tehditler ve sıcak çatışmalar yaşadığımız dönemin çok da güvenli olmadığını gösteriyor.
Günümüzün en büyük sorununu artış göstermekte olan yeni silahlanma yarışı oluşturmaktadır. Bu yarış, daha çok Rusya, Çin ve Batı arasında hızlanıyor. Mevcut duruma bakıldığında ise artan bölgesel çatışmalar, Rusya-Ukrayna savaşının onuncu ayına doğru ilerlemesi ve buna bağlı olarak hızlanan silahlanma yarışının yeni bir (20’inci yüzyıldaki gibi uzun) Soğuk Savaş Dönemine geri dönebilme riski taşıdığı içinde endişe yaratıyor. Bu endişe, AB-Atlantik ittifakındaki bazı ülkelerin Rusya’yı, Rusya’nın da bu ülkeleri askeri birer tehdit unsuru olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Günümüzde artık Rusya ile NATO arasında çıkabilecek bir savaşın kazananı olmayacağına, bir tarafın güvenliğini artırmak için silahlanmayı tercih etmesi halinde diğer tarafın da buna misliyle mukabele edeceğini ve silahlanma yarışının tekrar başlayacağını göstermektedir.
Rusya’nın NATO’dan ve Batı’dan bir tehdit algılaması içinde olduğunu açıklaması, ardından önce Gürcistan’da sonrasında Ukrayna’da askeri güç kullanması NATO üyesi ülkelerin güvenlik endişelerini ister istemez artırmış oldu. Bunu dengeleyebilmek için Baltık bölgesine yeni NATO birliklerinin konuşlandırılması ve NATO varlığının sıklaşması da bu defa Rusya’da benzer endişelerin artmasına yol açmaktadır. Hakeza bunlara İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin tuz biber gibi eklenecek olması da dâhildir. Dünya’nın ve insanlığın tekrar büyük acılar yaşamaması için silahlanmanın kontrolüne ve güven artırıcı önlemlere ilişkin mevcut antlaşmaların korunması gerekiyor. Özellikle, ‘Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması’na tarafların sadık kalması bunların başında geliyor. Muhakkak ki yaşadığımız yüzyılda yeni tehditlerin ortaya çıkmaması adına silahlanmanın önlenmesi ve yeni antlaşmaları da gerekli kılmaktadır.
Yorum Yaz