Sıradaki içerik:

AB’NİN GENİŞLEME POLİTİKASI JEOPOLİTİĞE Mİ EVRİLİYOR?

e
sv

KİMSENİN GERİDE KALMADIĞI BÜYÜKŞEHİRLER NASIL MÜMKÜN?

400 okunma — 08 Ekim 2021 02:23
avatar

admin

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Ayşe KAŞIKIRIK

İstanbul Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Doktorant

Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı (KAPI) Kurucu Başkanı 

Günümüzdeki insanların yarısından çoğu kentlerde yaşıyor. Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre, 2050 yılında dünya nüfusunun %68’inin şehirlerde yaşayacağı öngörülüyor. Bir başka ifadeyle, 2050 yılına kadar kent nüfusuna 2.5 milyar kişinin eklenmesi bekleniyor. Aynı raporda, 1990 yılında 10 milyonun üzerinde nüfusa sahip olan 10 mega kentin olduğu ve 2030’a kadar mega kent sayısının 43’e yükseleceği tahmin ediliyor (2018). Yanlış kentleşme ve yönetim politikaları sonucunda kentsel krizler artıyor ve kentler sorunların merkez üssü oluyor.

2020 yılı itibariyle tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 küresel salgınının tahribatları kentlerde halen devam ediyor. Metropollerdeki zorluklar ve eşitsizlikler her geçen gün artıyor. İklim krizi alarm veriyor, doğal afetler sıklaşıyor, şiddetin her türlüsü yaygınlaşıyor, gıda fiyatları zirve yapıyor, işsizlik tırmanıyor, konut fiyatları ve kiralar artıyor, yoksulluk derinleşiyor. Artık, eşitsizlikler ve adaletsizler hepimizin en büyük endişe kaynağı.

7 Ekim Metropolis ve Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı (UN-Habitat) tarafından ”Dünya Büyükşehirler Günü” ilan edilmiştir. ”Dünya Büyükşehir Günü”, daha eşit, kapsayıcı, dirençli ve refah seviyesi yüksek metropoller inşa etmek için toplu eylemi teşvik etmeyi amaçlayan öncü bir küresel kampanyadır (UN-Habitat). Aynı zamanda, sürdürülebilir kalkınma için küresel amaçların içerisinde ”Şehirleri ve insan yerleşimlerini kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir kılma” (Amaç 11) yer almaktadır (UNDP).

Kent politikaları vatandaşların gündelik hayatlarının her alanıyla doğrudan ilişkilidir. Yerel yönetimler, bir kentte yaşayan tüm vatandaşların mahalli müşterek nitelikteki gereksinimlerini belirlemek ve karşılamak ile yükümlüdür.  Eşitlikçi, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalar ile yönetilen kentler, vatandaşların refah seviyesini arttırmakta ve yaşam kalitesini yükseltmektedir.

Kentlerin daha yaşanabilir olması onları yönetenlere bağlıdır.  Çünkü, eşitlik yerelden ve yerinden başlar. Gerçek eşitlik ve kapsayıcılık nüfusun yarısını (dolayısıyla seçmenlerin de yarısını) oluşturan kadınların karar alma mekanizmalarında eşit temsili ile mümkündür. Hakeza Büyükşehirlerin yönetiminde eşitlikten uzak bir tablo ile karşı karşıyayız. Maalesef Türkiye’nin 30 Büyükşehir belediyesinin sadece 2 tanesi kadın başkanlar tarafından yönetilmektedir (Aydın ve Gaziantep).

Sonuç olarak, kentler sorunun değil, çözümün bir parçası olmalıdır. Kentler katılımcı bir bakış açısıyla planlanmalı, yönetilmeli ve inşa edilmelidir. Kimsenin geride kalmadığı, daha eşit, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir kent yaşamı için belediyelerin hizmet sunumunda insan hakları temelli bir yaklaşım benimsenmelidir. Winston Churchill’in dediği gibi; “Şehirlerimize biz şekil veririz, ardından onlar bizi şekillendirir.”

Kaynakça

UNDP (2016). https://www.tr.undp.org/content/turkey/tr/home/sustainable-development-goals.html

UN DESA (2018). https://www.un.org/development/desa/en/news/population/2018-revision-of-world-urbanization-prospects.html

UN-Habitat (2021). https://urbanoctober.unhabitat.org/event/world-metropolitan-day

  • Site İçi Yorumlar

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.