Sıradaki içerik:

ABD BAŞKANLIK SEÇİMLERİNİN LATİN AMERİKA ÜLKELERİNE YANSIMALARI VE ETKİLERİ

e
sv

NATO’NUN YENİ GENEL SEKRETERİ MARK RUTTE’Yİ BEKLEYEN ZORLUKLAR

241 okunma — 20 Ağustos 2024 21:45
avatar

admin

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Arda Akgül

Araştırmacı

Dünya, Hollanda’nın uzun süredir görev yapan başbakanlığını yaptıktan sonra 2 Temmuz itibariyle görevini bırakacak olan Mark Rutte’yi NATO Genel Sekreterliği görevinde Jens Stoltenberg’ün ardından görmeye hazırlanırken Rutte de temaslarını sürdürmekte.

Rutte’nin siyasi kariyeri ve liderlik özellikleri, NATO’nun karşılaşabileceği zorluklar ve halihazırda Avrupa ve Orta Doğu’da devam eden savaş düşünüldüğünde daha önemli bir durum olarak görmemiz mümkün. 2020 yılında Koronavirüs ile başlayan krizler silsilesi 2022’de Rusya-Ukrayna Savaşı, 2023 yılındaki İsrail-Hamas ve beklenen İsrail-Hizbullah çatışması ile devam ederken NATO’nun üzerindeki baskı artmakta ve savunma konusu hem ittifak içinde hem de ülkelerde en önemli gündemlerden biri haline gelmektedir. Bazı Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya asker gönderme isteklerine yönelik açıklamaları, Rusya’nın resti gibi konular düşünüldüğünde NATO ülkelerinin kararlı açıklamalar yapmaları ve elbette böyle bir krizi birlikte yönetmeleri bir hayli önem arz ediyor.

Mark Rutte’nin Siyasi Kariyeri

1967 yılında Hollanda’nın yönetim merkezi olan Lahey kentinde doğan Mark Rutte, Leiden Üniversitesi’nde tarih eğitimi aldıktan sonra yönetici olarak çalışmış, ardından ilgi duyduğu siyasete 2002 yılında Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (Volkspartij voor Vrijheid en Democratie/VVD) milletvekili olarak parlamentoya girmiştir. Rutte, 2010 yılının Ocak ayında şimdilerde Willem-Alexander’in krallığını yaptığı Hollanda’nın başbakanı oldu ve o zamandan beri bu görevde kalmaya devam etmekte olsa da başında olduğu koalisyon hükümetinde göç politikalarından ötürü çıkan ihtilaf nedeniyle görevini bırakmış, 2023 itibariyle partinin liderliğini devretmiştir ve yeni hükümet kurulana dek başbakanlık görevini sürdüreceğini ifade etmiştir.

Rutte, başbakanlığı döneminde Hollanda’nın ekonomik ve sosyal politikalarını şekillendirmiş ve liberal ekonomik politikalar izleyerek Hollanda’nın ekonomik büyümesini teşvik etmiştir. Rutte’nin liderliği altında Hollanda, Avrupa Birliği içindeki etkisini artırmış, aynı zamanda uluslararası arena çerçevesinde kurulan ittifaklarla da önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Rutte’nin siyasi kariyeri boyunca izlediği istikrarlı ve sorunları çözmeye odaklı yaklaşımı, belki de 2 yıldır aktif bir savaşın indirekt aktörü olan NATO’nun Genel Sekreterliği için uygun bir aday olmasına sebep olmuştur denilebilir.

Mark Rutte, Romanya Cumhurbaşkanı Ioannis’in de NATO Genel Sekreterliği adaylığından vazgeçmesinin ardından NATO’nun yeni Genel Sekreteri olarak karşımıza çıkarken kendisini bekleyen Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşları ile birlikte Kasım ayındaki ABD seçimleri ve NATO’ya eleştirilerini daha önceden de yapmış olan Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi ihtimali gibi aydınlatılması gereken pek çok mesele bekliyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı

Şubat 2014’te Avromeydan Olayları, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı, Donbass’ta yaşanan çatışmalar gibi sıralı devam eden Ukrayna ve Rusya arasındaki meseleler, Şubat 2022 yılında o tarihten birkaç ay önce Rusya’nın ordu birliklerinin olağan dışı hareketleri, çeşitli uyarılar ve Ukrayna’nın muhtemel NATO’ya katılma isteği ile Rusya’nın Ukrayna’ya “özel askeri operasyon” başlatmasının ardından devletlerarası savaşa dönüşmüştür.

Savaş, “Avrupa’nın tahıl ambarı” olarak nitelendirilebilecek ve buğday üretiminde Rusya, Fransa ve Almanya’nın altında Avrupa’da 4. sırada olan Ukrayna’yı ve bu tahılı kullanan başta Afrika ülkeleri olmak üzere Dünya’da çok büyük gıda problemlerine yol açmıştır. Türkiye’nin de girişimleriyle Karadeniz Tahıl Koridoru Girişimi süreci ortaya çıkan bu problemi nispeten hafifletse de savaşın diğer sonuçlarına bakıldığında iç açıcı olmayan durumlar, yıkım ve istikrarsızlık ana profili oluşturur.

Ukrayna’nın savunma harcaması savaştan 1 yıl önce, 2021’de gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 3.2’si değerindeyken savaşla beraber 2022 yılında yüzde 33.5 değerine yükselmiştir. Bunlarla beraber milyarlarca dolarlık askeri, mali ve insani yardımlar Ukrayna tarafına ulaştırılmıştır. Savaş Ukrayna topraklarında gerçekleşse de etkisi elbette tüm Dünya’da hissedilmiş ve savaş Rusya-Ukrayna meselesinin yanında NATO ülkelerini de bağlayan bir durum ortaya çıkmıştır. Bunun yanında Kore yarımadası ve Pasifik gibi ABD’nin de dahil olduğu yerlerde görülen Rus varlığı ışığında Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkisinin hemen Küre’nin her tarafında görülmesi ihtimali vardır.

Mark Rutte, şüphesiz ki NATO Genel Sekreterliği görevine geldiğinde yapacağı ilk eylemlerden biri Rusya-Ukrayna Savaşı konusunda adımlar atmak olacaktır. Rutte’nin bu zamana kadar ortaya koyduğu kararlı siyaset, Avrupa’nın doğusunda gerçekleşen bu savaşta Rusya ve Ukrayna’nın tutumuna göre şekillenecektir.

İsrail-Filistin Savaşı

İsrail-Filistin çatışması, 20. yüzyılın ortalarından bu yana devam eden, din, toprak ve ulusal kimlik gibi temel meselelerin merkezinde yer aldığı karmaşık bir sorundur. 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla başlayan bu çatışma, çeşitli savaşlar, intifadalar ve barış girişimleriyle şekillendi. NATO, Orta Doğu’da doğrudan askeri müdahalelerde bulunmasa da, bölgenin güvenliğine ve istikrarına yönelik politikalar geliştirmiştir. Bunun yanında, savaşın bir parçası olan İsrail, askeri yeteneklerini geliştirmek ve savunma gücünü arttırmak için Avrupa ve Batı ülkeleriyle her zaman yakın ilişkiler içinde olmuştur.

7 Ekim 2023’te başlayan İsrail-Filistin Savaşı, Orta Doğu’da süregelen istikrarsızlığın ve çatışmaların bir kez daha tırmanmasına neden oldu. Bu çatışma, sadece bölgesel değil, aynı zamanda uluslararası güvenlik dinamiklerini de etkiledi. Bu bağlamda, NATO’nun rolü ve potansiyel müdahaleleri üzerinde düşünmek önemlidir. Ayrıca, Mark Rutte’nin NATO Genel Sekreteri olması durumunda, bu çatışmaya ve NATO’nun genel stratejisine nasıl etkilerde bulunabileceği değerlendirilecektir.

Yıllardır süregelen İsrail ve Arap dünyası arasındaki çatışma, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik İzzettin el-Kassam Tugayları tarafından bir saldırısıyla, Hamas tarafından “Aksa Tufanı”, İsrail tarafından “Demir Kılıçlar” adı verilen operasyon ile günümüzdeki olgunluğuna erişmiştir. İsrail’in Gazze’ye geniş çaplı bir askeri operasyonla yanıt vermesiyle devam etmiştir. Bu olay, siviller arasında büyük kayıplara neden olmuş ve uluslararası toplumda geniş çapta yankı uyandırmıştır. NATO’nun bu çatışmadaki muhtemel rolü, doğrudan bir askeri müdahaleden ziyade bünyesindeki üye ülkelerin gücünü kullanarak diplomatik ve insani yardımlar yapmak olabilir. Elbette, bu alanda diplomatik çabalar sahadaki güç kadar, hatta daha büyük önem arz etmekte olup dünyanın en büyük ordularının ve ekonomik güçlerinin de içinde bulunduğu NATO bu alanda bir hayli önemli olacaktır.

Mark Rutte, Hollanda’nın uzun süreli Başbakanı olarak geniş bir siyasi tecrübeye sahiptir. Liberal politikaları ve pragmatik yaklaşımı ile tanınan Rutte, Avrupa Birliği içindeki etkili liderlerden biri olmuştur. NATO’nun gelecekteki liderliği için güçlü bir kişi olarak görülmektedir. Rutte’nin liderliği altında NATO, muhtemelen daha fazla siyasi bütünleşme ve üye ülkeler arasındaki işbirliğini artırmaya yönelik adımlar atacaktır. Rutte’nin Avrupa politikaları konusundaki tecrübesi, NATO’nun Avrupa-Atlantik güvenliğini güçlendirme çabalarına katkıda bulunabilir. Rutte, NATO Genel Sekreteri olursa, İsrail-Filistin çatışmasına yönelik olarak daha dengeli ve diplomatik bir yaklaşım benimseyebilir. Hollanda’nın tarihsel olarak olarak İsrail ile dengeli bir ilişki sürdürdüğünü söyleyebilsek de Rutte’yi bu pozisyonda da benzer bir çizgi izlemesine ya da iki ülkenin tutumuna göre rol alacağını söylemek mümkündür. Mark Rutte, Filistin ve İsrail’in durumu için “bağımsız bir Filistin Devleti ve güvenli bir İsrail” şeklinde tanımlamıştı. Bu tutum NATO’nun tarafsız bir arabulucu olarak rol almasını sağlayabilir ve İsrail işgalinin nihayeti sürecine katkıda bulunabilir.

Mark Rutte’nin NATO Genel Sekreteri olması durumunda, NATO’nun stratejik yönelimi ve bölgedeki çatışmalara yönelik politikaları önemli ölçüde etkilenebilir. Bu bağlamda, NATO’nun Rutte yönetimi altındaki stratejilerinin, Orta Doğu’daki istikrar ve barış çabalarına nasıl katkıda bulunacağı Dünya’nın takibi altında olacaktır.

Donald Trump’ın Olası ABD Başkanlığı

NATO, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, üye ülkelerin güvenliğini sağlamak amacıyla 1949 yılında kurulmuştur. NATO’nun en önemli hedeflerinden biri, üyelerinin savunma kapasitelerini güçlendirmektir. Bu bağlamda, NATO üyesi ülkelerden Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYİH) en az %2’sini savunma harcamalarına ayırmaları beklenmektedir. Bu hedefin uygulanması, 2014 Galler Zirvesi’nde belirlenmiştir ve NATO’nun savunma kapasitesini artırma çabalarının bir parçasıdır.

Mark Rutte’nin Hollanda Başbakanı olarak görev yaptığı süre boyunca, Hollanda’nın savunma harcamaları konusundaki tutumu dikkat çekicidir. Rutte’nin liderliğinde Hollanda, savunma harcamalarını artırma taahhüdünde bulunmuş, ancak bu hedefe tam olarak ulaşamamıştır. Rutte’nin NATO Genel Sekreteri olması durumunda, bu yönergelerin uygulanması ve NATO üyesi ülkelerin savunma harcamalarını artırmaları konusundaki baskıyı artırması beklenmektedir.

Donald Trump’ın Olası Geri Dönüşü ve NATO Üzerindeki Etkileri

Donald Trump’ın Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak görevini sürdürdüğü 2017-2021 dönemi, uluslararası ilişkilerde ve özellikle NATO ile ilişkilerde belirgin değişiklikler getirmiştir. Trump’ın başkanlığı süresince NATO’ya karşı eleştirileri ve transatlantik güvenlik düzenlemelerine yönelik sorgulamaları, ittifak içinde gerilimlere neden olmuştur. Trump’ın 2024 başkanlık seçimlerinde olası bir geri dönüşü, NATO’nun geleceği ve transatlantik ilişkiler üzerindeki etkilerini özellikle Avrupa içerisinde yeniden gündeme getirdi. Trump, 2016 başkanlık kampanyası sırasında ve başkanlığı süresince NATO ülkelerinin harcama durumunu eleştirmiştir.

Özellikle, NATO üye ülkelerinin savunma harcamalarını artırmaları gerektiğini savunmuş ve ABD’nin NATO’ya orantısız bir şekilde fazla katkı sağladığını iddia etmiştir. Bu eleştiriler, NATO içindeki dayanışma ve güvenlik yükümlülüklerine dair tartışmalara yol açmıştır. Trump’ın “America First” (Önce Amerika) politikası, çok taraflı işbirliği yerine ulusal çıkarları önceliklendiren bir yaklaşımı temsil etmiş, müttefik devletlerden ziyade önceliğin Amerika Birleşik Devletleri’ne verilmesi gerektiğini belirtmiştir (Stoneking, 2020). Bu, NATO’nun kolektif güvenlik anlayışı ile çatışan bir duruş olarak değerlendirilmiştir. Trump, NATO üyelerinin savunma harcamalarını gayri safi yurtiçi hasılalarının en az %2’si olacak şekilde artırmaları gerektiğini vurgulamıştır. Trump’ın Amerika Birleşik Devletleri başkanlığına olası geri dönüşü, üye ülkeler arasındaki savunma harcamaları konusundaki duruşu daha agresif hale getirebilir. Bazı NATO ülkeleri, savunma bütçelerini artırmakta zorlanırken, Trump’ın bu konudaki baskıları ittifak içindeki problemleri arttırma eğilimine. Trump’ın dış politikası, geleneksel ABD’nin “Dünya’nın jandarması” rolünden uzaklaşma eğilimindeydi. NATO, Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD’nin küresel güvenlik politikalarının önemli bir aracı oldu. Dolayısıyla Trump’ın olası geri dönüşü, ABD’nin NATO’ya olan bağlılığını azaltabilir ve özellikle Avrupa ülkelerinin savunmaya önem vermeye dikkat gösterdiği zamanlarda ittifakın küresel güvenlikteki rolünü zayıflatabilir. NATO içinde politik problemlerin çıkması durumu, NATO’nun caydırıcılık kapasitesini de azaltabilir ve kriz yönetim yeteneklerini sınırlayabilir. Trump’ın 2024 yılında yeniden ABD başkanı seçilme olasılığı, NATO ve Mark Rutte’nin genel sekreterliğinin seyri üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Trump’ın NATO’ya yönelik eleştirileri ve talepleri, Rutte’nin genel sekreter olarak görev yaparken karşılaşacağı zorlukları artırabilir. Rutte’nin avantaja sahip olacağı nokta olarak söylenebilir ki Rutte’nin yaklaşımı, Trump’ın taleplerine yanıt verme konusunda önemli rol üstlenebilir. Trump’ın olası başkanlığında NATO ve/veya NATO üyelerinin harcamaları hakkındaki sert eleştirileri ve talepleri, Rutte’nin NATO içindeki politik uyumu sağlamasını zorlaştırabilir.

Sonuç

Mark Rutte’nin NATO Genel Sekreterliği adaylığı, güncel genel sekreter Jens Stoltenberg sonrası NATO’nun karşılaşacağı zorluklar ve Avrupa ile Orta Doğu’daki mevcut savaşlar bağlamında değerlendirilmelidir. Hollanda’nın uzun süre başbakanlığını yapan Rutte, ekonomik ve sosyal politikalar izleyerek ülkesini büyütmüş ve Avrupa Birliği, NATO gibi ülkenin halihazırda üyesi olduğu kuruluşlar içindeki etkisini arttırmıştır. 2023 yılında partisinin liderliğini devretmiş ve NATO Genel Sekreterliği için güçlü bir lider olarak ortaya çıkmıştır. Rutte’nin göreve gelmesiyle birlikte Rusya-Ukrayna Savaşı konusunda önemli adımlar atılması beklenmektedir. 2022’de başlayan savaş Avrupa’da ve dünyada gıda krizlerine yol açmış, Ukrayna’nın savunma harcamalarını artırmasına neden olmuştur. Bu durum, Ekim ayında göreve gelecek olan Rutte’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’nı nasıl ele alacağı tüm Dünya’nın takibinde olan bir mesele olacaktır. Aynı zamanda İsrail-Filistin çatışması 2023 yılında yeniden tırmanarak NATO’nun bölgesel güvenlik politikaları açısından dikkat çekici bir hal almıştır ve NATO Genel Sekreteri olarak Rutte’nin bu çatışmaya karşı dengeli ve diplomatik bir yaklaşım benimsemesi beklenmektedir. Donald Trump’ın 2024 ABD başkanlık seçimlerinde yeniden aday olması ve olası başkanlığı NATO ve NATO’nun Avrupa’daki varlığının geleceği üzerinde önemli bir etki yaratabilir. Trump’ın eleştirileri ve talepleri Rutte’nin NATO Genel Sekreteri olarak karşılaşacağı zorlukları arttırabilir. Ancak Rutte’nin diplomatik yaklaşımı ve Avrupa siyasetindeki deneyimi NATO’nun stratejik yönelimini ve kriz yönetimi bu durumu aşmayı sağlayabilir. Rutte’nin NATO Genel Sekreterliği tüm NATO üyelerinin onayını almış durumda denilebilir.

Rutte’nin başbakanlık bilançosu

GSYH (Hollanda) 2010 2022
Amerikan Doları 847.38 Milyar 1.01 Trilyon

 

Kişi başına düşen milli gelir (Hollanda) 2010 2022
Amerikan Doları 50.999 57.025

 

Savunma harcamaları (Hollanda) 2010 2022
GSYH’ye oranı (Amerikan Doları) 1.1% 1.6%

 

  • Site İçi Yorumlar

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.