Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
WAGNER GRUBU’NUN, RUS DIŞ POLİTİKASINA ETKİSİ VE RUSYA’DA SONUÇLANAMAYAN DARBE GİRİŞİMİ
Kıbrıs Amerikan Üniversitesi, Öğretim Görevlisi
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan ölümler, yıkımlar ve trajediler neticesinde dünyanın refaha, barışa ve huzura ihtiyacı olduğu aşikârdı. Büyük güçlerin arasında yaşanan –iki kutuplu dünya dehşet dengesi- rekabet mücadelesi, daha doğrusu emperyalist emeller 20’inci yüzyılda dünyamızda iki büyük savaşa neden olmuştur. Bu savaşların ilkinin sonunda her ne kadar ‘Milletler Cemiyeti’ kurulduysa bile, gereken barış ve huzur ortamı dünyamızda gerekli sürekliliği sağlayamadı. Keza, zaten birinci cihan harbi sonrasında dünyanın bir restorasyona ihtiyacı olması gerekirken, maalesef ikinci cihan harbinin ayak sesleri koşar adım gelmekteydi ve dünya kaçınılmaz olarak bunu yaşadı.
Uluslararası örgütlerin en önemli özelliği ülkelerin/devletlerin (üyelerin) birlikteliğini ve beraberliğini sağlamak, bunu kurulduğu misyon gereği uygulamaktır. Bu doğrultuda, dünyadaki barışı sağlamak içinde ‘Birleşmiş Milletler’ (BM) kuruldu. Ne var ki, üzerinden bir yüzyıl geçmesine rağmen ve 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin bitmesine sayılı yıllar kalmasına rağmen de BM kuruluş felsefesinden -kodlarından- fazlasıyla uzaklaşmıştır. Hatta diğer bir tabirle ‘geri dönüşüm misali’ komple yenilenmeye -modernizasyona- ihtiyacı vardır. Günümüzde dünyada yaşanan savaşlar, kıtlıklar, göçler, afetler ve diğer sorunlar/krizler dikkate alındığında BM’nin inisiyatif almak konusunda zayıf kalması bir yana, çözüm üreten bir uluslararası örgüt hüviyetinden ve misyonundan da uzaklaştığını görebilmekteyiz.
Kıbrıs’ta, Rum Yönetimi tarafından yaşananlar ve nihayetinde Kıbrıslı Türklerin haklarının gasp edilerek çözümsüzlüğü. Batı Trakya’da soydaşlarımıza Yunanistan tarafından gerçekleştirilen tacizler. Suriye’de yaşanan iç savaşın neticesinde ülkemiz başta olmak üzere, farklı coğrafyalardaki göçmen krizine çaresizlik içerisinde bakılması. Myanmar özelinde yaşanan soykırımlar, aynı şekilde tarihe bir kara leke olarak giren Srebrenitsa soykırımı ve diğerleri. Nihayetinde uluslararası anlamda dünyanın birçok kıtasında ve jeopolitiğinde yaşanan sorunlara, krizlere ve diğer bir deyişle dünya yangın yeri gibi yaşadığımız yüzyılda, bunlara BM’nin bırakın yetişmesini, BM’nin kapasitesini fazlasıyla aşmakta olduğunu çaresizliğiyle gözlemlemekteyiz. Ve her şeyden öte, ‘BM Güvenlik Konsey’i üyelerinin (ABD, Birleşik Krallık, Çin, Fransa, Rusya) 20’inci yüzyıldan beri aralarındaki mücadele, verdikleri kararlar tüm dünya ülkelerini ilgilendirmekte, bağlayıcı kılmaktadır. Sormazlar mı? Nerede BM’nin kapsayıcılığı!
Sonuç olarak, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Sudan, Afganistan, Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Moldova, Kore Yarımadası ve daha birçok jeopolitikte BM hangi görevini şurada diyebileceğimiz şekilde yerine getirmiştir.(?) Çok az diyebiliriz, zaten BM’nin merkezinin ABD’de olması başlı başına verdiği kararlarda en büyük baskı unsurudur! Kimin BM’si? Uluslararası bir örgüt olarak dünyanın barışını ve refahını savunan, çözüm üretmeye odaklı BM’mi, yoksa ABD güdümünde ‘’Batı’’ destekli kurumlardan oluşan BM’mi! 20’inci yüzyıldan kalan çift kutuplu bir dünya olmadığını, çok tarafların (kutupluluk) birçok yönüyle farklı değişim ve devinim içerisinde olduğunu BM kavramalıdır. Bu da BM’nin kuruluş felsefesindeki değişiklerle olmalıdır, BM’nin sadece dünyadaki beş devletin vicdanına bırakılamayacağı malumun ilanıdır. Ezcümle; yaşadığımız yüzyılda uluslararası sistem ya BM’yi değişikliğe zorlayacaktır, ya da kaotik bir sarmala ilerleyen dünya ya. İlkinin olması insanlık ve dünyamız için temenniden fazladır!
Yorum Yaz