Sıradaki içerik:

EŞİTLİK EŞİTTİR GELİŞİM

e
sv

BALKANLAR VE BOSNA-HERSEK ‘’DAYTON’’ İLE SÜRDÜRÜLEMEZ!

396 okunma — 04 Eylül 2021 20:07
avatar

admin

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Güney Ferhat BATI 

Kıbrıs Amerikan Üniversitesi, Öğretim Görevlisi 

Balkanlar eski dünyanın medeniyet köprüsüdür. Bu özelliği dolayısıyla eski dünyadaki etnik ve kültürel zenginliğin bu coğrafya’ya yansıdığı görülmektedir. Bosna-Hersek’in çoğulculuk bakımından, Balkan coğrafyasının tüm unsurlarını içinde barındırdığı bir realitedir. Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlılara, Avusturya-Macaristan İmparatorluğundan sosyalist Yugoslavya’ya varan serüvenin medeniyet birikimini bünyesinde barındıran bu topraklar, her daim derin/çetin mücadelelere sahne oldu. Bu mücadele sosyalizm sonrası Bosna-Hersek’te iç savaşa dönüşmüştü bile. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde Kıta Avrupa’sında büyük trajedilere yol açan bu iç savaş, 1995 yılında Dayton Barış antlaşmasının imzalanmasıyla sona ermiştir. Bu antlaşma savaşı sona erdirmekle kalmamış yeni devletin Anayasası’nı da oluşturmuştur. Kanlı bir savaşı acilen sona erdirmek için yapılan bir antlaşma içerisinde kabul edilen anayasa, geçici bir devlet düzeni kurmuştur.

Josip Broz Tito sonrası Yugoslavya’nın dağılması/parçalanması, barışı sağlama ve diplomasinin yeni tekniklerini uygulamak için bir fırsattı. Bosna-Hersek’te savaş zamanında, küresel güçler kendi geliştirdiği yeni mekanizmaları denemeye çalışmıştı. Yugoslavya ve Bosna-Hersek bir deneme tahtasına dönüşmüştü. Savaş süresince, yeni teknikler Bosna-Hersek’te uygulandı. Dayton’da imzalanan antlaşma, çatışma sonrası toplumlar için küresel güçlerin barış mekanizmalarının test edilmesi açısından uygun bir platform oldu. Dayton Anayasasına göre Bosna-Hersek iki devletçik (Bosna-Hersek Federasyonu, Sırp Cumhuriyeti ve Özerk Brçko) ve üç kurucu halktan (Boşnak, Sırp ve Hırvat) oluşmaktadır. Yani, Bosna-Hersek‘te yaşayan azınlıklar, kurucu halklar gibi aynı haklara sahip değildirler. Dayton antlaşması, ilk sıraya vatandaşı değil, kurucu halkları koymaktadır! Böylece Dayton Anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini de (AİHS) ihlal etmektedir. Dayton antlaşmasının, devletçiklere büyük yetkiler vermesiyle Bosna-Hersek – bilinçli şekilde – devlet organları yetkisi açısından zayıf bırakıldı. Dayton Anayasası, siyasal süreçlerde de işlevsiz kalmıştı. Küresel güçler tarafından inşa edilen yetki paylaşım sistemi Dayton Anayasasının özelliklerinden biridir.

Dayton antlaşması, çatışma yaşanan bölgelerde ve bu bölgelerdeki etnisiteler arası bir işbirliği yaparak savaşı sonlandırmıştır. 1995 yılından sonra bölgede herhangi bir çatışma yaşanmamasına rağmen, Dayton antlaşması, barışın kendi kendisini devam ettirememesi hususunda eleştirilmektedir. Bu konuda getirilen en temel eleştiri ise antlaşmanın savaş sonrası yeni oluşan kurumlarda farklı etnik grupların işlevselliğini ve verimliliklerini zayıflatmış olmasıdır. Çünkü oluşturulan bu yapılar çözüme yönelik bir işleyişe sahip olmaktansa, farklı etnik grupların birbirlerini engelleyebilmek adına siyasi tıkanmalara kadar gidebilecek bir yapıyla kurulmuş olmasıdır. Aslında, Dayton antlaşmasının amacı geçmişte bu toplumları savaşa sürükleyen problemlerin çözümünü sağlamak ve ileriye yönelik bütünleşik bir toplum oluşturabilmek idi. Dayton antlaşmasının arka planında yalnızca ABD (Amerika Birleşik Devletleri) değil, küresel politikanın oluşumunda etkili olan Rusya Federasyonu, Almanya, Fransa, Birleşik Krallık (İngiltere) ve İtalya’dan oluşan devletler vardır. Yugoslavya özelinde Dayton antlaşmasını anlayabilmek için dönemin ABD Dışişleri Bakanı Richard Holbrooke ait ‘’Bir Savaşı Bitirmek’’ adlı eserdeki şu sözleri manidardır: “Yugoslavya krizi NATO tarafından ele alınmalıydı. NATO Atlantik kuru­luşlarının en ağırlık taşıyanıydı, ABD de orada kilit üyeydi. Savaşı önleme­nin en iyi yolu, Yugoslavlara açık seçik bir uyarıda bulunmak, ülkelerin­deki etnik gerilimle ilgili olarak kuvvet kullanacak taraflara karşı NATO hava gücünün kullanılacağını belirtmek olurdu”. R.Holbrooke aynı zamanda Dayton antlaşmasının mimarıydı, dolayısıyla Bosna-Hersek bu antlaşma ile çizildi.

Sonuç olarak, Bosna savaşı ve soykırımının (Srebrenitsa) üzerinden yıllar geçti. Srebrenitsa Soykırımı’nı adeta normalleştirmek adına yapılmayan kalmadı, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü sürekli vurgulayan (neye göre, kime göre ve uygulamayan) AB ne yazık ki yine ikiyüzlü davrandı ve hala davranıyor. Avrupa’nın Bosna-Hersek’teki soykırımdan bir şey öğrenmediği açıkça ortadadır. Küresel ve bölgesel ölçekte ‘Dayton’ın tezahürü bir barıştan öte karmaşa/kargaşa olmakla birlikte, aynı zamanda Balkan jeopolitiğinde bir kaos getirebilecek potansiyele bile sahiptir. Dayton; devlet, devletçikler ve kantonlar olarak sıralanabilir, bunun içindir ki ‘’Balkanlar ve Bosna-Hersek ‘Dayton’ ile sürdürülemez! Ezcümle: 21. yüzyılda ‘Dayton’ antlaşmasının gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi zaruridir, hatta tamamen lağvedilmesi, küresel ve bölgesel aktörlerle yeni bir yol haritası belirlenmelidir. Balkanlarda tarihsel bağlarımız/soydaşlarımız bulunduğundan dolayı ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu konuda söz belirleyici olarak masada bulunması da elzemdir.

  • Site İçi Yorumlar

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.