Sıradaki içerik:

BALKANLARDA REVİZYONİST SENARYOLAR VE SİYASAL DÖNÜŞÜM

e
sv

YOKSULLUĞUN PANDEMİ İLE İMTİHANI: GELİR EŞİTSİZLİĞİ 11 YILIN EN KÖTÜ SEVİYESİNDE

1908 okunma — 17 Haziran 2021 19:45
avatar

admin

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Ayşe KAŞIKIRIK

İstanbul Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Doktorant 

Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı (KAPI) Kurucu Başkanı 

Giriş

Yoksulluk temel bir insan hakları ihlalidir. İnsanlık tarihi kadar eski olan yoksulluk, dünyanın en önemli sorunlarından biridir.  Yoksulluk çok boyutludur. Haklara eşit erişememeyi, dışlanmayı ve ayrımcılığı da içermektedir. Yoksulluk en genel ifadeyle insanların temel ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalması olarak tanımlanmaktadır. Ne var ki, yoksulluğun üzerinden uzlaşılan bir tanımı yoktur. Çünkü, yoksulluk algısı toplumdan topluma, kişiden kişiye ve zamana göre değişiklik göstermektedir. İnsanların asgari yaşam koşullarını sağlayamadığı, hayatın her alanında eşitsizliklerin hâkim olduğu ve sosyal dışlanmanın yoğunlaştığı küreselleşen bir dünyada artık derin yoksulluktan sıklıkla bahsedilmektedir. Özellikle, 2019 yılının Aralık ayı’nda Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi yoksulluğu daha da derinleştirerek, 21. yüzyılın kronik bir problemi haline getirmiştir. Pandemi bireysel ve toplumsal yoksulluğu artırmış, yeni yoksullar eklemekle birlikte, yoksulluğu ve yoksunluğu derinleştirmiştir.

Türkiye, Pandemi ve Yoksulluk Sarmalı

Covid-19 dünya genelinde büyük kayıplara yol açtığı gibi Türkiye’de de derin tahribatlar yaratmıştır. OXFAM tarafından yayımlanan “Eşitsizlik Virüsü” raporuna göre, dünyanın en zengin 1000 milyarderi Covid-19’un başlamasından itibaren tüm servetini sadece dokuz ay içinde telafi etmiştir.  Dolayısıyla pandemi yoksulluk içinde yaşayan insan sayısını artırmış ve yoksul insanlara zenginlerden çok daha fazla zarar vermiştir.  Aslında, pandemi adeta “eşitsizlik virüsü” etkisi yaratmış, zengin ile yoksul arasındaki gelir dağılımı eşitsizliğini artırmıştır (OXFAM, 2021).

Dünya Bankası tarafından yayınlanan “Türkiye Ekonomik İzleme Raporu” raporuna göre, Türkiye’de 2019 yılında %10,2 olan yoksulluk oranının 2020 yılında %12,2’ye yükselmiştir. Aynı zamanda, Türkiye’de yoksulluk oranının pandemi öncesi seviyelere getirmenin zor olacağı ifade edilmiştir. Pandemide işten çıkarma yasağı uygulanmasına rağmen, 2020’nin ikinci yarısından itibaren çoğunluğunu kadınların, gençlerin, düşük vasıflı işçilerin ve kayıt dışı çalışanların oluşturduğu milyonlarca insan işini kaybetmiştir. 2020 yılında yüksek enflasyon ile yoksulluk sert bir yükseliş trendi göstermiş ve bu durumdan düşük gelirli insanlar etkilenmiştir (World Bank, 2021). Özetle, toplumdaki herkes virüsten eşit derecede etkilenmemiştir. Pandemi en çok ve en derinden yoksulları etkilemiştir.

Salgının Görünen Yüzü: Kronikleşen Yoksulluk

Türkiye’de geçim sıkıntısı konusu değişmeyen bir sorun olarak pandemi günlerinde de gündemdeki yerini korumuştur. Türkiye İşçi ve Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının 2021 Mayıs ayı sonucuna göre;

  • Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.830,17 TL,
  • Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 9.218,79 TL,
  • Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 3.435,22 TL oldu (TÜRK-İŞ, 2021).

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayınlanan 2020 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırması pandemi koşullarının tüm gerçekliğiyle devam ettiğini göstermiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre; en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 1,2 puan artarak %47,5’e yükselmiştir. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,3 puan azalarak %5,9’a düşmüştür. Özetle, zengin ile yoksul arasındaki uçurum giderek büyümekte, eşitsizlik makası gittikçe açılmaktadır. Bir diğer ifadeyle zengin gittikçe zenginleşmiş, yoksul gittikçe yoksullaşmıştır.

Araştırmanın çarpıcı sonuçlarına göre;

  • Gini katsayısı 0,410
  • Göreli yoksulluk oranı %15,0
  • Maddi yoksunluk oranı %27,4
  • Sürekli yoksulluk oranı %13,7
  • Yoksulluk oranı en düşük haneler çekirdek aile bulunmayan haneler
  • Okur-yazar olmayanların %26,7’si, yükseköğretim mezunlarının ise %3,2’si yoksul
  • En yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay %47,5 oldu (TÜİK, 2021).

Gini katsayısı gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerindendir. Sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği gösterirken, 1’e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade etmektedir. Gini katsayısı, 2020’de bir önceki yıla göre 0.015 puan artış göstermiştir. Toplumun genel seviyesine göre belli bir sınırın altında gelire sahip olan bireyler göreli anlamda yoksul sayılmaktadır. Göreli yoksulluk oranı 2020 yılında 0,6 puan artarak %15,0 olmuştur. Sürekli yoksulluk oranı dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanmaktadır. 2020 yılında sürekli yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 1,0 puan artarak %13,7 olmuştur.

Araştırmanın en çarpıcı sonucu ise gelir eşitsizliğinin son 11 yılın en kötü seviyesinde olmasıdır. Böylece, Türkiye’de gelir dağılımındaki bozulma sonucunda eşitsizlik günden güne kalıcı hale gelmektedir. Bu durumun düzelmesinin ise uzun yıllar alabileceği öngörülmektedir.

Sonuç

Pandemi Türkiye’yi ekonomik, sosyal ve toplumsal kısacası her açıdan derinden etkilemiştir ve bu etkilerin uzun yıllar sürmesi tahmin edilmektedir. Bu olumsuz etkiler uluslararası ve ulusal raporlara da yansımaktadır. Yapılan araştırmalarda pandemiden en fazla yoksul insanların etkilendiğini, yoksulların derin yoksulluğa sürüklendiğini göstermektedir. Hatta, pandemi öncesi sayıları milyonları bulan yoksullara pandemi ile yeni yoksullar eklenmiştir.

Birleşmiş Milletler’in (BM) Sürdürülebilir Kalkınma konusunda 17 amacından ilki “Yoksulluğa Son”dur. 2030 yılına kadar ülkeler “yoksulluğun tüm biçimlerini her yerde sona erdirmek” ile sorumludur. Bu hedefin gerçekleşmesinde merkezi ve yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Yoksulluğun önlenmesinde kamu, özel sektör, akademi ve sivil toplum iş birliğinde somut çözüm politikaları geliştirilebilir. Kimsenin geride kalmadığı, ayrımcılığın her türünün sona erdiği, yoksulluğun ve yoksunluğun yaşanmadığı bir dünya eşitlikçi ve kapsayıcı sosyal politikalar ile mümkündür. Başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kırılgan kesimlerinin eşit, adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir toplumda yaşayabilmeleri için sosyal politikalar giderek daha önemli hale gelecektir.

Kaynakça

OXFAM. (2021). https://www.kedv.org.tr/public/uploads/files/raporlar/2021/Oxfam%202021%20Eşitsizlik%20Virüsü%20Raporu.pdf

World Bank. (2021). https://www.worldbank.org/tr/country/turkey/publication/economic-monitor

TÜİK. (2021). https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Gelir-ve-Yasam-Kosullari-Arastirmasi-2020-37404&dil=1

TÜRK-İŞ. (2021). http://www.turkis.org.tr/MAYIS-2021-ACLIK-VE-YOKSULLUK-SINIRI-d521757

  • Site İçi Yorumlar

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.