Sıradaki içerik:

ENDÜSTRİ 4.0 VE KÜRESEL EKONOMİ ÜZERİNE ETKİLERİ

e
sv

DİJİTAL EKONOMİ: REFAH VE EŞİTSİZLİK

244 okunma — 02 Mayıs 2021 21:22
avatar

admin

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Prof. Dr. Nuray TERZİ

Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi

Teknoloji devrimi iş dünyasını radikal bir biçimde dönüştürmektedir. Teknolojik yenilik ve bilgi-yoğun ürünler şeklindeki bilgiye ulaşmayı kontrol eden bireyler, iş çevreleri ve devletler dünya piyasasında açık bir rekabetsel avantaj elde etmekte, siyasi ve ekonomik süreçlere hakim olmaktadır (Balamm ve Dillman, 2018).

Dijital ekonomi Covid-19 pandemisi nedeniyle önemli oranda hız almış durumdadır. Dijital önlemler, pandemi krizinin etkilerini çözmek için de acilen gereklidir. Gelecekteki sorunların azaltılabilmesi, kurumların ve şirketlerin kalkınma çabalarının desteklenebilmesi için dijital önlemlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Dijital ekonominin ne kadar önemli olduğunu tüm ülkeler deneyimlemekte, gerek gelişmiş gerekse gelişen ülkeler kimi yavaş kimi hızlı dijitale geçiş yapmaya başlamaktadırlar. Dijital teknoloji, hastalığın yayılmasının etkilerini belirleme de kritik bir araçtır. Ancak, herkes eşit derece bu araçtan faydalanamamaktadır.

Eşitsizliğin artması ekonomik bir olgunun ötesinde bir endişe kaynağıdır, toplumlar için başlıca tehditlerden biridir. Eşitsiz toplumlar daha çok şiddet eğilimi barındırmaktadır hapishanelerde daha çok insan bulunur, akıl sağlığı ve obezite düzeyleri daha yüksek, buna karşılık yaşam beklentisi ve güven düzeyleri daha düşüktür. Yüksek eşitsizlik, yüksek sosyal huzursuzluklara yol açmaktadır (Schwab, 2016).

Sormamız gereken soru, dijital teknolojinin avantajını nasıl alabiliriz, kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınma ile dijital boşlukları azaltabiliriz ?  Fırsat eşitliğine dayanan bir dünyayı yaratabilmek için ulusal, uluslar arası politikalar, araçlar ve kurumsal reformlar nasıl inşa edilmeli ? Artık bu sorulara odaklanmalıyız.

Öncü teknolojiler –Yapay zeka, robotics, bioteknoloji ve nanoteknoloji- 350 milyar dolar piyasaya sahip ve 2025 yılına kadar da 3.2 trilyona ulaşacağı tahmin ediliyor (UNCTAD, 2021).  Geleceğin iş dünyasında dijitalleşmenin oynadığı rol artıyor.

Yeni teknolojilerin yayılıyor ama beraberinde eşitsizlikleri de artırıyor. Bununla ilgili oldukça yoğun bir literatür var.  Ancak bu defa farklı gelişiyor. Eşitsizliklerdeki artış daha önceki devrimlere oranla hızlı ve etkili bir şekilde meydana geliyor (Schwab, 2016). Yoksul bireylerin yaşamları tahmin edilemeyecek biçimde değişiyor. Tarım, sağlık, eğitim, enerji ve diğer alanlardaki gelişmeler pek çok insanın hayatını ve yaşam biçimini değiştiriyor. Bunun en temel sebeplerinden biri, öncü teknolojilerin mobilitesinin olmasıdır. Öncü teknolojiler, iş/işgücü kaybına vasıf ve sermayenin bileşiminin vasıf aleyhine gelişmesine yol açıyor. Bu risk nasıl azaltılabilir ? Bunun için düşünmemiz gerekiyor.

Ürünlerden, sosyal hizmetlerden ve kamu mallarından yararlananların sayısı giderek azalıyor.  Kuzeyin zengin bölgeleri teknolojinin avantajını alan ilk bölgeler oluyor, bunlara zamanla Asya ülkeleri de teknolojik gelişimler ile katılıyor. Son gelişme dalgası ile birlikte zenginlikte önemli bir artış meydana geliyor. Bireyler daha uzun ve sağlıklı yaşamaya başlıyorlar. Yükselen ekonomilerdeki hızlı büyüme küresel orta sınıf yaratıyor. Ancak yoksulluk, eşitsizlik artıyor. Gelir ve fırsat eşitsizliği artıyor, eğitim ve sağlık standartlarındaki eşitsizlik de artıyor. Özellikle düşük ve orta gelirliler ile yüksek-orta ve yüksek gelirliler arasında ayrım belirginleşiyor. Tüm bu dengesizlikler ekonomik büyümeyi ve beşeri gelişimi engelliyor.  Son 10-15 yılda gelir eşitsizlikleri azalsa da –Asya ve Çin’in gelişimi ile- ülke içi eşitsizliklerde bir artış söz konusudur.  Özellikle ABD ve Avrupa, Çin ve Hindistan’da bu durum gözleniyor. Ülkeler arası eşitsizlik azalıyor, ülke içinde artıyor (UNCTAD,2021)

Teknolojik değişim, aynı zamanda yoksulluğu azaltıyor, Çin ve Hindistan’da,  yine Afrika’da benzer durum gözlenebilir.  Bu ülkelerde akıllı telefonların etkisi oldukça nettir.

Diğer bir ifadeyle bazı ülkeler yeni teknolojilerin avantajını alıyor. Bu teknolojiler verimliliği artırma ve yaşam seviyesini yükseltme amaçlı kullanılıyor. Finans şirketleri de bu teknolojiden kredi kararlarının verilmesinde, risk yönetim tekniklerinin geliştirilmesinde, dolandırıcılığın önüne geçilmesinde bankacılığın otomasyonunda kullanmaya başlıyorlar. Mesela ABD teknoloji sağlayıcıların merkezi, bulut bilişim platformlarına ev sahipliği yapıyorlar. Çin 5G, drone ve solar PV’ye ev sahipliği yapıyor. Bu iki ülke patent ve yayınlarının % 30 ve % 70 ini sağlıyor (UNCTAD, 2021).

Ancak teknolojik değişimler iş, ücret ve karları etkiliyor, meslekler, firma ve sektörler arası eşitsizlikler ve ücretle çalışanlar ve sermaye sahipleri arasındaki eşitsizlikler artıyor. Gelir eşitsizlikleri pek çok faktöre bağlı, ekonomik, sosyal ya da işgücü politikaları etkiliyor. Dijital bölünme artmaktadır. Yeni teknoloji bölgeleri hızlı sabit internet hatlarına bağlılar, fakat dünya nüfusunun yarısı hala offline durumdadır. Kimi bölgeler yetersiz dijital altyapıysa sahiptir,  internet maliyetleri de yüksek seyretmektedir.

Otomasyon işçileri yerinden ediyor, yapay zeka ve robotların kullanımı istihdamı azaltıyor. Endüstri devriminin işçileri yok etmesi bekleniyordu bu olmadı yeni işler yarattı, ancak yeni teknolojiler hızla geliyor ve toplumların/gelişen ülkelerin buna cevap verme kapasitesi oldukça düşüktür. Örneğin gelecek 20 yılda Avrupa ve ABD de % 30-50 arasında işin otomasyona uğrayacağı tahmin ediliyor (UNCTAD,2021). Bazıları tamamen yok olacaktır, bazıları da yeni oluşacaktır.

Diğer sorun, ÇUŞ’ların yeni teknolojilerin avantajını alarak üretimi ülkede tutabilmeleri mümkün olacak olmasıdır. Bu geleneksel endüstrilerin gelişmişlerden gelişenlere geçişini yavaşlatacaktır. Küresel değer zinciri değişecektir. Ama büyüyen nüfus nedeniyle yeni üretim gelişen ülkelerde de tutulabilir. Bunu zaman gösterecektir.

İşlerin kaybolmasına işin polarize olması eşlik edecektir. Yüksek ve düşük ücretli işlerde büyüme, orta ücretli işlerde küçülme yaşanacaktır. Çok düşük vasıflı işlerdeki etkisi az ama rutin işler etkilenecektir (Schwab, 2016). Ticaret ve uluslararası rekabet bundan etkilenecektir. Gelişmişlerde üretim ve orta vasıflı işler azalacak, hizmetler ve yüksek vasıflı işler artacaktır. Buna karşılık orta gelirli ülkelerde de üretimde/imalatta ve orta vasıflı işler yaygınlaşacaktır.

Yeni teknolojiler, gig ekonomilerini teşvik ediyor.  Gig ekonomisi istihdam sağlasa da sözleşmelere bağlı güvencesiz bir sınıf ve talebe bağlı işler/işçi yaratılmasına neden oluyor. Gig ekonomisinin işçiler üzerindeki etkisi bu işlerde çalışanların yoksul kesim olup olmadığına bağlı olarak değişecektir. Eşitsizlik bu işler daha yüksek ücretli işler ile değişirse oluşacaktır. Ayrıca bu işler cinsiyet eşitsizliğini de artıracaktır. Yeni dijital platformlar network etkisinden yararlanmakta ve piyasa birkaç büyük oyuncunun elinde toplanmaktadır. Bu fiyatların düşmesine ilişkin motivasyonu azalttığı gibi sermaye sahipleri ile ücret sahipleri arasındaki eşitsizliği de artıracaktır.

Ülkeler arası eşitsizlikler veri girişi de bağlı olacaktır. Büyük verinin önemi burada ortaya çıkmaktadır. Yapay zeka kullanıcılar tarafından yaratılan veriyi kullanıyor. ABD ve Çin en büyük fayda sağlayacak olan ekonomiler olacaktır.  Nesnelerin interneti ile toplanan veriler diğer ekonomilerinde yarar sağlamasını getirecektir (UNCTAD, 2021).

Gelişmiş ülkelerdeki öncü teknolojiler, bugünün gelişenlerde ucuz işgücüne dayalı rekabeti azaltıyor, Örneğin Asya ve Afrika’da. Bu da gelişmiş ve gelişenler arasındaki teknolojik açığı da artırıyor. Bu ekonomilerin ekonomilerini çeşitlendirmesi, iş yaratmaları teknolojiyi yakalamaları zor olacaktır. Çin, Meksika, bazı Asya ülkeleri, işgücü ve sermayeyi düşük verimlilikteki tarımdan yüksek verimli üretim ve hizmetlere kaydırabildir, şimdi ise geleneksel kalkınma süreci artık daha zor olacaktır.

Gelişen ülkeler için riskler nelerdir? Gerçek etki, sektörlere, ülkenin kapasitesine, teknolojiye uyum stratejilerine göre değişecektir. Gelişenlerin başarmak zorunda oldukları sorunlar şu şekilde sıralanabilir: Genç nüfusun işgücü arzını artıracak olması ve ücretler üzerinde baskı yaratacaktır. Düşük teknoloji ve inovasyon kapasitesi nedeniyle yeni teknolojinin avantajını almakta zorlanacaklardır. Gelişen ülkeler daha az ürün ve hizmet çeşitliliğine sahiptir. Sanayi ülkelerinde bu süreç daha hızlı, az gelişmişlerde ise daha azdır. Bu da ekonomi üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. Gelişmekte olan ülkelerin yetersiz finansal mekanizmaya sahip olması teknolojiye geçişi yavaşlatacaktır. Örneğin; gelişen ülkelerin çoğu Ar-Ge harcamalarını artırsa da, yine düşük seviyelerdedir. Sahra altı Afrika ülkelerinde bu oran % 0.38 dolayındadır (UNCTAD, 2021).

Neler yapılabilir? Teknolojik süreç sürdürebilir kalkınma için gereklidir. Fakat eşitsizlikler devam ediyor, ya da yenisi yaratılıyor, teknolojiyi kullananlar sınırlı ve istenmeyen sonuçlar doğurabiliyor, hükümetler için görev, zararlı sonuçları azaltılarak potansiyel yararı maksimize etmek olmalıdır. Kalkınmanın tüm süreçlerinde ülkeler öncü teknolojilerin kullanımını adaptasyonunu teşvik etmelidir. Önemli bir gereklilik etkin ulusal yönetişim, vizyon, yaratılmalı, piyasayı yaratmak ve dönüştürmek için planlar yapılmalıdır. Bu planlar kapsayıcı ve sürdürülebilir inovasyon için gereklidir. Beşeri ve fiziki kaynaklara yatırım yapılmalı. Uluslararası işbirliği artırılmalı, uluslararası kurumsal bir çerçeve çizilerek, teknolojik kalkınmanın tüm süreçlerinde ülkeler desteklenmelidir. Programlar, teknolojik inovasyon-sosyal sorumluluk ilişkisi kurularak sosyal hareketler/sivil toplum kuruluşları ile desteklenmelidir. Ulusal planlar sanayi politikaları ile birlikte düşünülmelidir.

Finansmanda yeni alternatif modeller önemli olabilir: kitlesel fonlama, girişim sermayesi, inovasyon ve teknoloji fonları gibi. Bu teknolojilerin avantajını alabilmek için işçiler, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematikte yetkin olmaya ihtiyaç duyuyor, aksi takdirde işlerini kaybedeceklerdir. Bu açıdan işçi haklarını korumak içinde güçlü politikalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Özetle, yeni teknoloji büyük fırsatlar yaratıyor,  fakat bazı bölgeler buna henüz hazır değil. Teknolojiyi adapte etme konusunda zorlanıyorlar. Bu da sürdürülebilir kalkınma amaçlarını gerçekleştirmede engeller ile karşılaşabileceklerini gösteriyor. Her toplum, ekonomik, sosyal ve çevresel koşullar da dikkate alınarak kendi kalkınma hedeflerine uygun politikalarını uygulamalıdır. Bu aynı zamanda dijital nitelikleri geliştirmek ve dijital bölünmeyi azaltmak için de gereklidir. İşgücü piyasası üzerindeki sonuçlar dikkate alınarak sosyal koruma önlemleri güçlendirilmelidir.

Kaynakça

1. Balamm, D ve B. Dillman (2018). Uluslararası Ekonomi Politiğe Giriş, Çev.Nasuh Uslu, Liberte Yayınları.

2. Schwab, K. (2016). Dördüncü Sanayi Devrimi, Çev. Zülfü Dicleli, Optimist, İstanbul.

3. UNCTAD, (2021). Technology and Inovation Report. UN.

  • Site İçi Yorumlar

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.